Coğrafi keşifler denilen durum, 15. ve 16. yüzyıllar arasında gerçekleştirilmiştir. Avrupalılar tarafından yapılan bu keşifler, ana amaç olarak yeni ticaret yollarının keşfedilmesi, yeni okyanusların bulunması ve yeni kıtaların ortaya çıkartılması amaçlarını taşımaktadır. Bu keşiflerin coğrafya konusunda yeni merakları barındırmasının yanında bir de bilimsel açıdan yeni keşiflerinin heyecanını barındırdığı bilinmektedir.
Coğrafi keşifler ilk olarak 14. yüzyılın başlarında Ceneviz kökenli ve Fransız kökenli gemiciler tarafından yapılmıştır. Afrika kıyılarına doğru ve Atlantik okyanusu kıyılarına doğru açılmaya başlayan gemiciler, coğrafi keşifleri yapan ilk kişiler olarak adlandırılabilme mertebesine oturmuşlardır. Onların yaptıkları bu geziler sonucunda Azor adaları ve Kanarya adaları keşfedilmiştir.
Coğrafi keşiflerin sebepleri
Avrupa’daki kültür yapısının ve Hristiyanlık dininin yayılmak istenmesi
Pusulanın geliştirilmiş bir yapıya ulaştırılması
Avrupa’da coğrafi bilgilerin gittikçe geliştirilmesi
Gemicilerin kendilerine mesleklerinde uzunca süre deneyim kazandırması
Portekiz ve İspanyol krallıklarının gemicileri değerli madenlere ulaşabilmeleri adına yüreklendirmeleri
Avrupa’nın kendisinde bulunmayan İpek yolu, Baharat yolu vb. zenginliklere ulaşabilmek adına kısa ve daha ucuz yollar araması
Deniz ulaşımının geliştirilmiş bir yapıya ulaşması
Her gün yeni bir şeyler öğrenildiği için artık dünya genelinde daha çok yerin tanınmak istenmesi
Sanayi inkılabının gerçekleştirilmiş olması sebebiyle yeni ham madde ve pazar arayışlarına girilmesi
Coğrafi keşiflerin nedenleri bu kadar açıkken, ilk kez 1492 yılında Kristof Kolomb bu amaçlar uğrunda yolculuğa çıkmış ve Amerika kıtasına ulaşmıştır. Bu çabası tamamen daha kısa ve ucuz yoldan Asya kıtasına ulaşma durumu olmuştur. Kendisinden sonra Portekiz asıllı gemizi Bartolomeu Dias, Ümit Burnu’nu keşfetmiştir. Arkasından Vasko Dö Gama, bu noktadan daha da ileriye giderek Hindistan’a ve Hint Okyanusu’na ulaşmıştır.
Portekiz asıllı Del Kano ve Macellan ise, dünyanın etrafını dolaşarak geçebilmiş kişiler olmuşlar ve bu gezileri onlara dünyanın şeklinin yuvarlak olduğunu söyleyebilme imkanı tanımıştır. Venedik asıllı gezgin Marco Polo ise Asya’da yaptığı tüm gezileri döndüğünde anlatarak Avrupa halkının doğuda yer alan uygarlıkları tanımasını sağlamıştır.
Coğrafi keşiflerin nedenleri
Coğrafi keşiflere neden olacak durumları maddeler halinde sıralarsak ayrıntılı olarak şu şekilde açıklamak mümkün olmaktadır;
Coğrafya bilgisinin gelişmesi : Orta Çağ dönemlerinde Avrupa halkının coğrafya konularında bilgi seviyesi oldukça düşüktü. Hatta Avrupalılar dünyanın şeklini dümdüz zannetmekteydiler. Dünyanın ortasında Kudüs’ün bulunduğuna, güneyinde kaynar suların bulunduğuna ve kuzeyinde de buzulların bulunduğuna kanaat getirmişlerdir. Bununla birlikte doğuda Kaf dağlarının bulunduğunu ve bu dağların arkasında cinlerin yaşadığını, batıda ise sonsuz yapıdaki bir denizin olduğuna inanmışlardır. Tabi tüm bu bilgiler Haçlı seferleri ve sonrasındaki yapılan gezilerle; seyyahların anlatmış olduğu hikayeler çerçevesinde Avrupalıların konular hakkında bilgi seviyesi oldukça artmış ve daha fazla şey öğrenmek için çaba göstermişlerdir.
Ticaret yollarının Müslümanlarda bulunması : O dönemlerde İpek yolu Çin’den başlayarak Hazar Denizi’ne doğru devam etmekte ve buradan iki farklı yöne ayrılmaktaydı. Kuzeyde kalan kısım Kırım limanlarına kadar uzanırken güneyde kalan kısım Karadeniz’den devam ederek İstanbul’a kadar ulaşmaktaydı. Diğer önemli olan yol Baharat yolu ise Hindistan’dan başlayarak güneyde İskenderiye’ye uzanmakta ve kuzeyde Suriye’deki limanlara kadar devam etmekteydi. Bu anlatılan tüm bölümler bu yolların Osmanlıların elinde olmasından ötürü kazanç elde edilemediğinden mecburen yeni yolların ve kazanç durumlarının peşine düşülmüştür.
Pusulanın geliştirilmiş olması : Çinliler tarafından ilk kez ortaya çıkartılan pusula, Haçlı seferleri gerçekleştirildikten sonra Avrupa’ya da geçmiştir. Kristof Kolomb, pusulanın temel yanlışı olan sapma açısını düzelttikten sonra yön kaybetme durumu da ortadan kalkmış ve bu durumdan sonra rahatça okyanuslarda gezme şansı yakalamışlardır.
Ticaret yollarının Müslümanlarda olması : Hazar denizinde iki kola ayrılan İpek yolu, kuzey tarafta Kırım limanlarını kapsarken güney tarafta Karadeniz kıyılarından İstanbul’a gelmekteydi. O dönemler en önemli ticaret yolu olmasından ve Müslümanların kontrolünü sağlamasından dolayı yeni keşifler yapılma ihtiyacı hissedilmiştir.
Gemicilerin daha cesur olması : Orta Çağ dönemlerinde ortaya çıkan pek çok hurafeler gemicileri ilk zamanlarda keşif yapmaktan alıkoymuştur. Bu hurafeler Atlas okyanusunun içerisinde gemileri çekmekte olan bir girdap olduğuna yönelik ve bu sularda gezinen gemicilerin mutlaka zenci olacağına yönelik hurafeler olmuştur. Ancak zamanla Doğu tarafıyla olan ilişkiler geliştikçe ve coğrafi bilgiler arttıkça bu tip inançlar ortadan kaldırılabilmiştir.
Gelişmiş gemicilik sanatı : Coğrafi keşifler yapılmadan önce ülkelerin denizlerde kullandıkları kadırgalar yeniden dizayn edilerek beş direğe sahip otuz metre uzunluğunda büyük gemiler inşa edilmiştir. Gemilerin tekrardan bu tiplerde baştan üretilmesi, okyanus gezilerinde daha dayanıklı araçlara sahip olunmasını ve daha dayanıklı yolculuklar yapılmasını sağlamış bulunmuştur.
En önemli coğrafi keşifler
Tarih sahnesinde yapılan önemli coğrafi keşifler şu şekilde özetlenebilir;
Baharat yolu : Hindistan’dan başlamak üzere Irak üzerinden Suriye limanlarına gidilebilen, bunun yerine Kızıldeniz yoluyla önce Süveyş’e oradan Akabe’ye gidilebilme ve ardından da kara yoluyla İskenderiye’ye ulaşılabilen yol olma özelliğini taşımaktadır.
İpek yolu : Öncelikle Çin’den başlanarak Hazar denizinin kuzeyinden ve güneyinden geçerek Trabzon limanlarına ve Kırım limanlarına ulaşmış malların buradan Avrupa’ya ulaşması sağlanmıştır.
ilk keşiflerin 14. yüzyılda Afrika sahillerine ve Atlantik okyanusu sahillerine hem Cenevizli gemiciler tarafından hem de Fransız gemiciler tarafından yapıldığı bilinmektedir. Bu ilk keşiflerle birlikte hem Kanarya adaları hem de Azor adaları keşfedilebilmiştir.
Bunun sonrasında 1492 yılında Kristof Kolomb tarih sahnesinde çok büyük bir adım atarak Amerika kıtasının keşfedilmesini sağlamıştır. Bu keşfin sonrasında kaşiflere bir yüreklilik gelmiş ve çoğu kaşif denizlere düşerek yeni dünyalara açılmaya çalışmıştır. Bu girişimlerin sonucunda Bartelmi Diyaz denilen Portekiz asıllı gemici Ümit Burnu’nu bulmuştur.
Ümit Burnu’nun keşfinden sonra Vaskö dö Gama isimli kaşif Ümit Burnu’nun etrafından dolaşarak Hindistan’ı ve Hint Okyanusu’nu keşfedebilmiştir. Son olarak da Del Kano ve Macellan’dan dünyanın etrafını dolaşarak dünyanın yuvarlak olduğu gerçeğini ortaya çıkartan isimler olarak bahsetmek mümkündür.
Coğrafi keşiflerin sonuçları
Yapılan coğrafi keşifler her şeyden önce dünya tarihine bakıldığında pek çok dini, ekonomik, siyasi ve sosyal değişiklikler yaratmıştır. Bu durumda da keşiflerin evrensel bir boyutta olduğundan bahsetmek mümkündür.
Coğrafi keşiflerden sonra Avrupalılar keşfettikleri her yerde yeni sömürgeler kurmuşlardır. Eski ticaret yolları önemini kaybederek yeni ticaret alanları oluşturulmaya başlanmıştır.
Atlas okyanusundaki limanlar önem kazanmaya başlamıştır.
Keşfedilen yeni bölgelerden Avrupa’ya bol miktarda gümüş ve altın götürülmesine; bunun dışında çok miktarda farklı hammaddelerin taşınmasına da sebep olmuştur.
O dönemlerde ticaretle uğraşmakta olan burjuva sınıfı için zenginlik ve pazar seviyesi oldukça artmış, yeni ürünler kendilerine satış için uygun ortam bulmuştur. Bu durum gelecek dönemlerde Sanayi Devrimi’nin gelişmesi için de bir zemin olmuştur.
Hristiyanlık çok daha fazla ülkeye yayılmış bulunmuş, ancak bununla birlikte bilim de ilerlediğinden kiliseye olan sarsılmaz güven sarsılmış hale gelmiştir.
Yeni keşfedilmiş alanlara başka ülkelerden pek çok kişi gelmiş ve kalıcı olarak yerleşmiş, bunun sonucunda da Avrupa’daki medeniyetlerin ve kültürlerin yayılması sağlanmıştır.
Keşiflerle yükselen refah seviyesi, Rönesans hareketlerinin de başlamasına zemin hazırlamıştır.
Coğrafi keşiflerin Osmanlı Devleti’ne etkileri nelerdir ?
Akdeniz limanlarındaki ticaretin azalmasıyla Osmanlı devletinin de otomatikman ticari konulardaki gelirleri azalmıştır.
Avrupa bölgesinin Osmanlı Devleti’ne bağlılığı azalmıştır.
Bu durumun olumsuz etkisinin önüne geçebilmek için Hint Okyanusu’nda Portekizlilerle savaşsa da üstünlük kuramamıştır.
Osmanlı topraklarında ticaretle uğraşmakta olan bölgelerde ekonomik durum oldukça zayıflamış bulunmuştur.
Akdeniz limanlarının devlete olan gelirini yeniden canlandırmak adına Avrupa devletlerine pek çok kapitülasyon verilmiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumunuz için teşekkürler...